Papadopulos’un ipi çekilmeye başlandı |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Ne Avrupa Birliği ne de Amerika Birleşik Devletleri, 24 Nisan 2004 referandumunda Papdopulos’un Rum halkına çağrı yaparak Annan Planını reddetmelerini istemesini unutmuş değil.
AB’nin ve ABD’nin Papadopulos’un ipini çekmeye kararlı oldukları kesin.
Papadopulos, 17 Şubat seçimlerinde ağzıyla kuş tutsa kazanması olanaksız gözüküyor.
Seçim haftası yaklaştıkça, Papadopulos’u Rum halkının gözünden düşürmek, Rum halkı karşısında zor duruma sokmak ve rakiplerinin önünü açmak için AB ve ABD tarafından Rum tarafı aleyhine ve KKTC lehine girişimler artacak.
Siftahı Mağusa – Lazkiye seferleri yaptı.
Ne ABD ne de AB, seferleri durdurması için Suriye’ye her hangi olumsuz bir telkinde bulunmadı.
Tam tersine AB Komiseri Olli Rehn ele geçirdiği ilk fırsatta, KKTC limanlarının Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından kapalı ilan edilmesinin, bu limanlara yabancı bandıralı gemilerin girip çıkmasına ve yapılacak ticarete engel olmadığını söyleyerek, gerek Papadopulos’u gerekse de “Kara Cira” Markulli’yi çok zor duruma soktu.
Mağusa – Lazkiye seferlerinin devam etmesi ve Olli Rehn’in KKTC limanlarının uluslararası trafiğe açık olduğu açıklaması, Papadopulos’un karizmasını fena çizdi.
Bunun arkasını Başbakan Ferdi Sabit Soyer’in Hessen Eyalet Meclisi Sosyal Demokrat Parti (SPD) Meclis Grup Başkan Yardımcısı Jürgen Walter ve SPD milletvekili Luthar Klemm’in davetlisi olarak 19 Eylül’de Almanya’ya gitmesi getirdi.
Aslında Başbakanın Almanya ziyareti programında, eski Alman şansölyesi (Başbakan) Gerhard Schröder’i KKTC’ye davet etmesi yoktu.
SDP’ye yaptığı ziyaret esnasında, eski SDP başkanı Gerhard Schröder’i KKTC’ye davet edebileceği kendisine ima edilince, Başbakan bu tarihi fırsatı kaçırmadı ve hemen resmi bir davet yaptı.
Rum Yönetimi, Gerhard Schröder’in bu ziyaretinin iptal edilmesi için çok yoğun bir çaba harcadı ve her türlü girişimi denedi ama Alman hükümeti Papadopulos’un ipini çekmek planından taviz vermedi. Nazik bir şekilde Schröder’in özel bir kişi olduğu ve Almanya’da herhangi bir siyasi veya diğer mevkie sahip olmaması dolayısıyla seyahat etmesinin veya faaliyette bulunmasının engellenemeyeceği yanıtını vererek, Rumları başından savdı.
Gerhard Schröder’in KKTC’ye yaptığı ziyaret ve söylediği sözler Rum tarafında büyük gürültüler yaratı. Schröder’in BM önerileri temelinde çözüm bulunması prosedürünü vurgulaması ise Papadopulos’u çılgına çevirdi.
Papadopulos’un bu ziyareti, ‘o da iş mi yani’ şeklinde tanımlaması, içine düştüğü zor durumu ve acizliğini ortaya koyuyor.
İtalyan milletvekillerinin KKTC pasaportu almaların arkasından KKTC Dışişleri bakanı Turgay Avcı’nın İngiliz Lordlar Kamarasında konuşması ise Papadopulos’a seçimi kaybettirme senaryosu içinde İngiltere’nin de rol aldığını gösteriyor.
Avcı’nın İngiltere’ye Lord Maginnis’in davetlisi olarak gitmesi ve Lord Magginis’in organize ettiği Lordlar Kamarası’ndaki toplantıda birçok kamara üyesi lorda, T.C. Elçiliği diplomatlarına, İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türk toplumu mensuplarına, çok sayıda politikacı ile gazeteciye hitap etmesi ve sözleri içinde Kıbrıs gerçeklerini KKTC bakış açısından dile getirmesi ise senaryonun bir başka parçası.
Bu güne kadar hep Rum propaganda makinesinin sözlerini dinlemeye zorlanmış politikacılar artık madalyonun öbür yüzünü de görmeye başladılar.
Başbakan Ferdi Sabit Soyer’in Eylül ayındaki Almanya ziyaretinde, başkent Berlin’de Almanya Birlik 90- Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth ile görüşmesi ve aynı daveti ona da yapması, Roth’un da KKTC’ye gelmesi ile sonuçlanacak.
Ok artık yaydan çıktı.
Papadopulos vatandaşları tarafından beceriksizlikle suçlanması ve Kıbrıs konusunda fırsatların kaçırılmasına neden olmakla itham edilerek seçimi kaybetmesi için düğmeye basıldı.
Papadopulos’un hiç kurtuluş şansı yok. İllaki seçimi kaybedecek.
Yerine seçilecek olan da Mart içinde, daha sağını solunu iyice öğrenemeden masaya oturtulacak.
Senaryo iyice belli oldu.