Rum Tarafında Propaganda Nasıl Yapılıyor

Prof. Dr. Ata ATUN

 
Yazarın tüm yazılarını görüntüle

  
 23 Eylül 2004 Saat : 8:59


 

Rumların propaganda taktiklerine ve uygulamalarına gerçekten hayranım. Eminim dünyada hiçbir propaganda sistemi veya kuruluşu, haksız olunan bir konuyu bu kadar programlı ve iyi  bir şekilde haklıya dönüştürerek pazarlayamaz.

Eylül ortasında Rum tarafında düzenlenen uluslar arası konferansa katıldıktan sonra düzenlenen gezilere de katıldım. Bilmediklerimi öğrenmek, daha evvel gidemediğim yerleri görmek ve de bildiğim konuları başka ağızlardan ve beyinlerden daha değişik versiyonlarda duymak için katıldım tüm gezilere.

İlk gezimiz Lefkoşa surlar içi (Rum tarafı) ve surlar içinin yeniden canlandırma ve yapılandırma çalışmalarını görmek gezisi idi. Burada özellikle restorasyon yerine yapılandırma sözünü kullandım çünkü yapılan iş, halkı kale içine tekrar geri getirebilmek için uygulanan yöntemin adıdır. Bizim eski Eserler Dairesi gibi, bal yapamayan arı misali verimsiz çalışmalar, konan yasaklar, ölüme terk edilen binalar ve ilgili memurlar hiçbir çalışma yapmadığı için haftalarca daireye gidip gelmelerle bezdirilen insanlar ve işlemler yok. Devlet memurları nerede ne iş yapılacağını en ince detayına kadar saptamışlar ve kendi vatandaşına uygulatmışlar. Şimdi eski binalar, içinde insan yaşayan konutlar olmuş, eski iş yerleri de içlerinde iş yapılan mekanlara dönüşmüş.

Konumuz aslında bunlar değil, sonraki yazılarımızda hem Eski Eserler dairemizi, hem de koruma adına hiçbir çözüm önermeden sadece yasaklar getirerek  halkımıza, yapılara ve kale içlerine verdikleri zararları ele alacağız. Bunları tartışmamız ve yeteneksiz kamu görevlilerini eleştirmemizin zamanı gelmiştir.

Rum tarafındaki surlar içerisinde rehberimiz önderliğinde evleri, kiliseleri, sokakları ve tarihi yapıları dolaşırken Ermu Sokağına ve oradaki barikata geldik. 35-40 yaşlarındaki bayan rehberimiz, barikatın arkasındaki bir binayı göstererek “Burası bir Rum evi idi ama 1974 Türk istilasından sonra gördüğünüz gibi maalesef şehir bölündü ve  hududun öbür tarafındaki ara bölgede kaldı” dedi.  Ben bu sözleri duyunca  kulaklarıma inanamadım fakat sesimi de çıkarmadım, bakalım bu iş nereye kadar gidecek diye. Yolda yürümeye devamla, küçük bir çıkmaz sokağa geldik. Sokağın başındaki duvarda iki tabela vardı. Altındakinde sokak ismi yazıyordu. Üstte bulunan tabela ise sarı renkli ve sokak tabelası boyutlarında idi. Üstünde  F 110” yazmaktaydı. Ben ne olduğunu çok iyi bilmeme rağmen hiç bilmiyormuşum gibi davranarak bu tuhaf tabelanın ne olduğunu sordum.  Bayan rehber bunun 1974 Türk İstilasından sonra ikiye bölünen şehirde, Türk istilacılara karşı koymak için tesis edilen  Rum Milli Muhafız Ordusunun nöbet kulübesinin numarası olduğunu söyledi. Şehrin bölünmüşlüğünü gene 1974 olarak belirtmesi çok dikkatimi çekti. Biraz daha hudut boyunca yürüyerek varillerin arkasındaki bulunan, zamanında çok görkemli olduğu belli olan fakat şimdi harabeye dönmüş iki katlı bir binaya göstererek bunun bir Rum okulu olduğunu fakat 1974 Türk istilasından sonra şehrin bölünmesi nedeni ile artık Rum çocukların bu okula gidemez olduğunu söyledi.  Ben bu okulun 1963 olaylarından beri orada kullanılamaz bir halde durduğunu çok iyi bildiğimden artık söze karışma zamanı geldiğine inanarak kendisine  şehrin bölünmüşlüğünün 1974’de değil 1963’de gerçekleştiğini, Rumların adanın tek hakimi olabilmek için Türkleri devletten dışladıklarını ve 11 yıl Türkleri insanlık dışı koşullarda elektriksiz, susuz, gıdasız, sütsüz, inşaat malzemesiz ve çağdaş insanların gereksinimlerinden mahrum olarak yaşamaya zorladıklarını, ama kendilerinin bu sıkıntıları çekmediği için neler olup bittiğinin farkında olmadıklarını söyledim. Şehrin bölünmüşlüğünün 1974’te gerçekleştiğini söylemenin rehberlere yakışmayacak bir davranış olduğunu ve gerçeklerin ne olursa olsun saklanmaması gerektiğini dile getirdim.

Bayan rehber sözlerimden dona kaldı ve tur boyunca bir daha şehrin ne zaman bölündüğü konusuna hiç değinmedi ve tur bitince yanıma gelerek, gerçektende 1963-1974 yılları arasında hükümetlerinin Türklere neler yaptıkları ve ne gibi baskılar uyguladıkları konusunda hiç bir bilgisi olmadığını, ve kendisine rehberlik eğitimi verilirken, adanın bölünmüşlüğünün tüm sorumlusun adayı istila eden Türk askeri olduğunu ve her fırsatta Kıbrıs sorunun 1974’de başladığını vurgulamasının öğretildiğini belirtti. Tarih kitaplarında 1963-1974 yılları arasında olağan dışı hiçbir şey olmadığını fakat her şeyin 1974’deki istila ile başladığının yer aldığını sözlerine ekledi.

Bence bu müthiş bir propaganda taktiği ve uygulaması.  Eminim Nazi Almanyası dönemimde Hitlerin dahi çocuğu Goebbels’in başkanı olduğu Nazi Propaganda birimi bile bu kadar etkin ve uzun vadeli bir çalışma yapmamıştır. Rum propaganda birimi, uzun vadeli ve eşsiz bir çalışma ile önce kendi insanlarını olayların 1974’de başladığına inandırdılar sonra da bütün dünyayı.

Bence bu taktik ve uygulamadan alınacak çok dersler var. Bizler çocuklarımıza Rum adadaşlarımız ile ilgili sevgi aşılamaya çalışırken onlar bunu yapmıyor. Bence bir yerlerde bir yanlış var. Ya bizde ya onlarda. Bütün ümidim bir müddet sonra elimize dizimize vuracak duruma gelmememiz.

Prof. Dr. Ata ATUN Son 10 Yazı                                                                                  Yazarın Tüm Yazıları



  • ABD GAZZE’de Liman istiyor
  • Türkiye-AB İlişkilerinde Değişim
  • Aile Vakfımızın İftar Yemeği
  • Doğu Akdeniz’de Temelden Değişiklikler
  • 60 Yıllık Yanlış Düzeltilmeli
  • Batı, Kıbrıs Müzakerelerini Neden Başlatmak İstiyor?
  • BRTK TV Programı
  • Müzakerelerin İçeriği Değişir mi?  
  • Doğu Akdeniz ve KKTC başlıklı KONFERANS
  • Soğuk Savaş Kızışıyor
  • Okunma 72
    Rum Tarafında Propaganda Nasıl Yapılıyor için yorumlar kapalı

    Yorumlara kapalı.

    Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
    Samtay Vakfı
    kıbrıs haberleri
    kibris 1974
    atun ltd

    Gallery

    Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

    Arşivler

    Son Yorumlar