Şimdi de Siyasi Kriter koşulu |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
AB-Türkiye arasındaki katılım müzakerelerinin Mayıs ayı başında Hükümetler Arası Konferans’la başlaması beklenirken, başını Fransa ve Almanya’nın çektiği bir grup AB üyesi ülke, Türkiye ile müzakere edilecek bölümlere yani fasıllara “Siyasî kriterlerin yerine getirildiğine bakılır” şeklinde bir koşul koymak istiyor.
“Siyasi kriter” çalışmaları şimdiden başladı bile. Brüksel’den gelen haberlere göre AB üyesi ülkeler halen daha fasıllara “siyasi kriter” getirilmesi konusunda görüş birliğine varamadılar. Kulis koridorlarına kadar uzanan dedikodulara göre ise 20 üye ülke, fasıllara siyasi kriter getirilmesi fikrini destekliyor.
Siyasi Kriter fikrine olumlu bakan grubun içinde şimdilik İtalya ve İngiltere yok ama geri kalan büyüklü küçüklü 18 ülke ile Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi tarafından şiddetle destekleniyor.
Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği’yle (AB) tam üyelik müzakerelerine başlayan Türkiye’nin öncelikli olarak siyasi kriterleri tamamlamasını istedi.
AB Komisyonu’nun “2005 Genişleme Strateji Belgesi”ne ilişkin AP’nin görüşünü yansıtan rapor ve karar tasarısı, Cuma günü Strasbourg’daki genel kurulda onaylandı. Türkiye açısından bağlayıcılığı olmayan raporda, bilim ve araştırma alanında resmen müzakerelere başlayacak olan Türkiye’nin bir veya iki sene içinde siyasi kriterleri tamamlamasının ön koşul olarak getirilmesi isteniyor.
Siyasi Kriter kavramının özünde bir ölçü yok. Adayların boyları 1.85 cm.den az ve ağırlıkları da 100 kilo’nun altında olmalıdır gibi somut kavramlar yok. “Siyasi kriter” ifadesinin içine AB’nin Türkiye’den istediği her türlü talebin yerleştirilebilmesi olasılığı çok fazla ve bayağı korkutucu.
Söz konusu grup, fasıllara getirmek istediği siyasi Kriteri, “Genişleme süreci, Avrupa Birliği, üye ülkeler ve aday ülkedeki mevcut siyasi gerçeklikle uyumlu olmak zorundadır” şeklinde tanımlıyor. Yani müzakereler sadece teknik olarak, aday ülkenin mevcut yasalarının AB yasaları (Paris Müktesebatı) ile birbirine uyumlaştırılması olmayacak. Buna ilaveten birde müzakerelerin devam ettiği süreç boyunca siyasi boyut da dikkate alınacak.
Tabi böylesi bir uygulama bu güne kadar hiçbir üyeye yapılmadı. Sanırım AB, istediği anda veya müzakerelerin herhangi bir aşamasında engel çıkarabilmek ve müzakereleri istediği yerde kesebilmek için ipe un sermenin zeminini şimdiden hazırlıyor. Fasıllara siyasi kriter getirilmesi, müzakerelerin yavaşlamasına ve sürecin beklenenden çok daha uzun sürmesine yol açacak. Bu kesin. Bir diğer tanımlamayla 2016’da biteceği varsayılan müzakereler, Siyasi Kriter uygulaması ile 2030’da belki bitecek veya hiç bitmeyecek.
Türkiye ile müzakerelerin sadece kurumsal fasıllarda olması değil, her fasılda siyasi kriterin de bir kıstas olarak ele alınması isteniyor. Bu düşünce gerçekleşirse, bundan sonraki bütün fasıllarda siyasi kriter de aşılması gereken zorlu bir eşik haline gelecek
Fasıllara “Siyasi Kriter” konmak istenmesi, Avrupa kamuoyuna, müzakerelerin sadece teknokrat ve bürokratlar tarafından yürütülmediği ve müzakerelerin aynı zamanda tamamen siyasi bir denetimin de altında olduğu mesajını vermek amacını taşımaktadır. Böylece müzakereler sürecine uyumlaştırmanın yanında birde siyasi kontrol de getirilmiş olacak.
Bugünlerde Brüksel’de toplanacak üye ülkelerin diplomatlarından oluşan genişleme çalışma grubu, “Eğitim ve Kültür” faslını müzakere için Türkiye’ye gönderilecek davet mektubuna siyasî bir koşul konulup konulamayacağını tartışıp karara bağlayacak.
Aslında tüm bunlar birer hikaye. Türkiye AB ile, söz konusu tüm fasılların müzakerelerini başarı ile yapmış ve bitirmiş olsa bile, AB’ye tam üye ülke olarak kabul edilebilmesi için Fransız ve Danimarka halkının “EVET”ine gereksinimi vardır. Fransa ve Danimarka’da yapılacak referandumda “EVET” çıkmazsa Türkiye AB üyesi olmayacak. Bu “EVET”in olasılığı da şimdilik çok düşük.
Sanki boşuna kürek çekiyormuşuz gibi bir his var içimde.