Türk Denizciliğinde atak |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Kıbrıs’lı Rumların korkulu rüyası olan Türk Denizciliği büyük bir atak daha yaptı inanılmaz bir başarıya imza attı.
Bunun için Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığını kutlamak gerekir. Sıkı çalışmaları ve geçmiş yıllardaki çağdaş uygulamaları ile bunu hakkettiler. İstanbul Boğazında kurdukları VTS sistemi ve kadrolarına aldıkları pırıl pırıl yeni mezun ve dil bilen denizcilerle gerçek bir atak yaptılar.
Son gelişme olan “Gemi Denetimleri Uzlaşı Memorandumu Komitesi”nin, (Paris MOU), Türkiye’yi kara listeden çıkartıp gri listeye yerleştirdiğini açıklaması, Türkiye açısından çok büyük bir başarı.
Şimdi Türk limanlarına ilaveten, Türk Bayrağı da Rumlar için büyük bir tehlike oluşturmaya başladı.
Türkiye’yi Paris MOU’dan çıkarmak için ellerinden geleni artlarına koymayan ve halen de her yolu deneyen Rumlar, Türkiye’nin karar listeden çıkarılıp Gri listeye geçirilmesi ile büyük bir hayal kırıklığına uğradılar.
Rumlar, Paris MOU’nun son toplantısında, Tayvan, Cezayir ve Ukrayna’yla birlikte Türkiye’nin de kara listeden çıkarıldığını ve gri listeye eklendiği açıklamasını, “Kıbrıs gemilerine Türk ambargosunun devam ettiği bir zamanda Kıbrıs bandırası için ciddi tehlike çanlarını çalan bir gelişme” olarak niteliyorlar.
1987 yılından beri Türkiye’nin Kıbrıs Rum bandıralı gemi ve uçaklara uyguladığı liman açmama kararı, Rum denizciliğine bayağı büyük bir darbe vurmuştu ve halende vurmaya devam ediyor.
Türkiye’nin sıkı sıkıya uyguladığı bu karara göre, Kıbrıs Rum bandırası taşıyan her hangi türde bir gemi, donatanı veya ana şirketi Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ne kayıtlı her hangi bir bayrak altındaki bir gemi, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti limanlarından çıkarak Türkiye’ye doğru gelmekte olan bir gemi ve Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti limanlarından yükleme yapmış her hangi bayrak altındaki bir gemi asla Türk limanlarına giremiyor.
Rum bandırası taşıyan gemi sayısı 1987’de yaklaşık 3,000 civarında iken, zaman içerisinde küçük yükselişler olmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin sıkı sıkıya uyguladığı yukarıdaki kural nedeni ile günümüzde 1,845’e kadar düştü.
Şimdi Avrupa’nın ve Akdeniz’in petrol musluğu olan ve yıllık kapasitesi, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı ve Samsun-Ceyhan petrol boru hattı nedeni ile 150 milyon ton olan Ceyhan limanının da etkisi ile bu sayı daha da aşağılara inecek.
Çoğu gemi sahibi armatör, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin AB’ye üye olması ile bu ambargonun kalkacağı beklentisiyle sabretse de, bu Rumların AB içindeki tüm düzenbazlıklarına ve 3 Ekim 2005 gecesi imzalanan AB-Türkiye Katılım Ortaklığı Çerçeve Anlaşmasına madde olarak konmasına rağmen bir türlü başarılamadı ve Türk limanları Kıbrıs Rum gemilerine halen açılamadı.
Buna ilaveten, zaten geçmişte kolay Bayrak ülkesi olan Malta’nın da Türkiye’nin bu kararını fırsat bilip Kıbrıs’lı Rumlarla rekabete soyunması, Rum filosuna bayağı darbe vurdu.
Rumlara Denizcilik konusundaki son darbe de Avrupa Birliği tarafından vuruldu.
AB’nin Rum Ticari Denizcilik Dairesi’ni ve Rum yönetimini, bandırasını taşıyan gemilerde yalnız Rum limanlarında değil, yurtdışındaki limanlarda da denetimlerini artırmaya zorlaması üzerine, AB kriterlerine uymayan gemiler, özellikle de tanker türü gemiler, Rum bandırasından ayrılmaya başladılar ve Rum ticari filosu iyice inişe geçti.
Türkiye’nin bu güzel ve yerinde kararı ne pahasına olursa olsun sonuna kadar sürdürmesi çok doğru bir davranış biçimi olacaktır.