Türkiye AB Rekabeti |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Türkiye-AB katılım müzakereleri devam ederken ve de Fransa ile Almanya’nın işbirliği yapıp Kıbrıslı Rumları öne iteklemesi sonucunda 15 başlığın dondurulmasına rağmen Türkiye, kendi coğrafyası içinde Avrupa Birliğinin en dişli rakibi konumuna gelmeye başladı.
Türkiye’nin mi AB’ye gereksinimi var, AB’nin mi Türkiye’ye gereksinimi var anlamak gerçekten de zorlaşmaya başladı artık.
Türkiye Balkanlarda AB’nin rakibi.
Türkiye Orta Doğu’da AB’nin rakibi.
Türkiye Kafkaslarda AB’nin rakibi.
Belgrad-Moskova-Beyrut üçgeni içinde yer alan bu geniş bölgedeki durum aynen bu şekilde.
Türkiye Balkanlarda son derece aktif bir rol oynamaya başladı ve gerçekten de AB’nin rakibi konumunda. AB ile bütünleşmeyi başaramayan veya göze alamayan Balkan ülkelerinin gözlerini Türkiye’ye diktikleri artık günümüzün bir gerçeği. AB bölgeyi Türkiye’ye kaptırmış durumda.
Yunanistan’ın iflası, bölgedeki diğer küçük ülkeleri de iyice korkuttu.
Türkiye, Sırbistan ve Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlarının Türkiye zirvesinden sonra söyledikleri sözler ve yaptıkları açıklamalar, her üç ülkenin Dışişleri Bakanlarının yaptıkları üçlü toplantı ve bunu aylık toplantılar şeklinde süreğen hale getirme kararları Türkiye’nin bölgedeki etkisini su üstüne çıkardı.
Türkiye’nin Balkanlar’da çatışma yerine işbirliğini ve ortaklığı önceleyen yakınlaşma politikası bölgeye orta vadede barış getirecek olmasına rağmen, AB’yi de bayağı rahatsız etmeye başladı.
AB’nin bütün rahatsızlığı aslında Türkiye’nin bölgede güçlü bir role soyunmuş olması ve kendi etkinliğinin giderek azalmaya yüz tutması.
Bu nedenle de 2 Haziran’da Saraybosna’da yapılacak olan Avrupa Birliği-Balkanlar Konferansı’na çok önem vermeye başladı. Bu konferans bir dönüm noktası olacak. Ya AB tekrar bölgede etkisini arttıracak, ya da Balkanları Türkiye’ye teslim etmek zorunda kalacak. Gerçekte de ikinci olasılıktan başka bir seçeneği de kalmadı.
Türkiye bölgede, büyük güçlerin çatışma yaratma, ayrıştırma ve bölgeyi kontrol etmeye ayarlı geleneksel yaklaşımlarını kırmış ve ters çevirmiş gözüküyor. Bu nedenle de “hesapta olmayan bir güç” olarak Balkanlarda, “Bir Balkan ülkesi olarak” etkin olmaya başladı.
Balkanlar’da Türkiye’nin öncülük ettiği, düşman olanları aynı masa etrafında toplayan, yeniden çatışma tehlikesini dondurur biçimde ortak projelere odaklanan bir yaklaşımı var. En önemlisi de, Türkiye ile Balkanlar’ın merkez ülkesi Sırbistan arasında yeni bir ilişki biçimi şekilleniyor ve bu da tüm bölgeyi olumlu yönde etkilemeye başladı bile.
Türkiye sadece Balkanlar’da değil, Ortadoğu’da da aynı politikayı uygulayarak AB’ye rakip oldu. Özellikle de Ortadoğu’da rakip olmanın çok daha ötesinde. Vizelerin kaldırılmasından ortak ekonomik alanlara, siyasi yakınlaşmadan karşılıklı ticarete kadar birçok konuda Türkiye büyük bir başarı sağladı ve bölgenin siyasi merkezi haline geldi. AB’nin Ortadoğu’da, Türkiye’nin yarısı kadar bile etkisi yok artık.
Türkiye, yoğun diplomasisi, projeleri ve heyecan verici önerileri ile kendisinin merkezde yer aldığı ve çok yakın bir gelecekte de Kafkaslar’dan Ortadoğu’ya, Orta Afrika’ya ve Balkanlar’a kadar uzanan bölge içinde vizesiz dolaşılabilecek ve kısıtlamasız ticaret yapılabilecek bir bölge oluşturmanın sağlam adımlarını atmaya başladı.
Türkiye, yeni bir eksen ve yeni bir güç olarak, dünyayı değiştirecek yedi lider ülkeden biri olarak bölgesi içinde kıskandıracak ve rahatsız edecek ölçüde etkinlikler yapmaya başladı.
Avrupa Birliği mi Türkiye’yi içine almak zorunda kalacak, Türkiye mi Avrupa Birliğini bir kenara itecek, bunu da zaman gösterecek.