Paralimni’deki kayıplarımız

Paralimni’deki kayıplarımız

Neredeyse son on yıldır Kıbrıs TV, Genç TV, Kanal T, Ada TV, ART ve BRTK gibi yerel televizyon kanallarımızda “Kıbrıs Türk Milli Mücadele Tarihi” veya “Kıbrıs Türk Ulusal Direniş”iile ilgili çeşitli programlar yaptım.


Genelde konuklarım bazen Kıbrıs Türk siyasileri, bazen anavatan AKP, CHP, MHP milletvekilleri, bazen kamu görevlileri, bazen de Ulusal Direnişimize fiilen katılmış olan Mücahitler ve TMT’ciler oldu. İki kez de Güney Kıbrıs’tan önemli iki siyasiyi konuk ettim.


Bunlardan bir tanesi eski Rum Cumhurbaşkanı Glafkos Klerides’in kızı, eski DISY Lefkoşa MilletvekiliCathy Klerides, diğeri de Derinya’daara bölgede yer alan boş bir nöbetçi kulübesinden bayrağımızı direkten çalıp Avrupa Parlamentosuna götüren eski Avrupa Parlamentosu Kıbrıs DIKO Milletvekili MariosMatsakis’di.


ART’de sunduğum program yapı ve tarz olarak biraz daha farklıydı. Ekran dijital olarak ikiye bölünmüştü ve programa ben Lefkoşa ART stüdyosundan canlı olarak katılırken aynı anda da senkronize olarak Uluslararası İlişkiler Uzmanı Av. Gözde Kılıç Yaşın hanım da Ankara ART stüdyosundan canlı olarak katılmaktaydı. Konumuz haftanın güncel “Dış Politika “ olaylarıydı ve bazen de konuklarımız oluyordu. Konuğumuz Türkiye’den ise Ankara stüdyosundan, Kıbrıs’tan ise Lefkoşa stüdyosundan programa katılıyordu.  


Son yedi aydır düzenli olarak çarşamba geceleri saat 20:10’de Bayrak Radyo Televizyon Kurumu (BRTK) TV kanalı olan BRT1’de program ortağım Sayın İsmet Özgüren ile birlikte “Tarih konuşuyor” adlı bir programı sunuyoruz.


Programımız başlarken ve biterken, “1955-1974” yılları arasında yer alan Milli Mücadele ve Ulusal Direniş döneminde fiilen görev yapan TMT’cilerimizi ve Mücahitlerimizi programa katılmaya davet ediyorum.


Canlı olarak yaşadıklarını, gözlemlerini ve hatıralarını anlatmalarını rica ediyorum.


Programımızın sonunda tüm anlatılanlar kitaplaştırılacak ve “Kıbrıs Türkünün Şanlı Direniş” olarak tarihimize kazandırılacak çağrısıyla.


Her programdan sonra genelde iki veya üç kişi beni heyecanla aramakta ve bilgilerini aktarmak istediğini söylemekte.


Şu anda çekim için veya programa davet etmek için sıraya koyduğumuz yedi kişi var. Koşarak gideceğim kendilerine.


Bu haftanın sürprizini Güney Kıbrıs’ta yaşayan eski Mağusalı bir Rum yaptı.


Sürpriz hem de ne sürpriz.


Programı seyretmiş ve sonra da sora sora nerede yaşadığımı öğrenmiş.


Çat kapı geldi ve beni buldu.


1963-64 yıllarında yaşanan bir olayı anlattı bana, ismi saklı kalmak kaydı ile.


1964’de, içinde 3 Yunanlı subay ve Lefkoşa Polis Müdürü’nün oğlunun da bulunduğu bir otomobil Mağusa’nın Surlar içine girmiş.


Kale kapılarını emniyete alan mücahitler onları durdurmak istemişler,  Rumlar ateş edince de ateşle karşılık vermişler ve üç Yunanlı subay bu çatışmada ölürken bir tanesi de yaralı olarak kurtulmuş.


Ertesi günü bir grup EOKA’cıRum, Rum bölgesindeki bankalarda ve dükkanlarda çalışan, yolda işine gitmekte olan Kıbrıslı Türkleri tutuklamış.


Tümü de sivil olan ve bir önceki gün meydana gelen çatışma ile ilgileri olmayan bu 32 Kıbrıslı Türk’ü, arkası kapalı bir kamyona doldurup öldürülen Rumların intikamını almak için Paralimni’ye götürmüşler.


Ve devamla, “evimin hemen yanındaki bir kör kuyuya getirdiler esir Türkleri. Sayılarını hatırlamıyorum ama kalabalıktılar.


Türkleri iyice dövdükten ve işkence ettikten sonra canlı canlı kuyunun içine attılar ve en sonuncuyu da attıktan sonra da oraya bir başka araçla getirdikleri yanmamış kireç torbalarını açıp açıpkuyunun ağzından içeri döktüler.


Sonra da bir traktörün arkasına takılı, ovadaki hayvanları sulamak için su taşıdıkları, iki tekerlekli bir su tankını kuyunun yanına getirdiler ve kuyudan içeri su dökmeye başladılar.


Kuyunun içinden gelen feryatlar ve çığlıklar o kadar yüksek ve canhıraştı ki, duymamak için önce evin tüm pencerelerini kapattım. Durmak bilmeyen feryatlara dayanabilmek olanaksızdı.


Bir müddet sonra duruma dayanamayarak iki tane çocuğumu ve eşimi de alarak Larnaka’ya gittim.”


Yıllarca da bu kabusu ailecek yaşadık diyerek de sözlerine son verdi.


Kayıp Şahıslar Komitesine çağrım olsun. Paralimni’de kör kuyuda hunharca katledilen şehitlerimizin bazıları.

6 Nisan 2011
Paralimni’deki kayıplarımız için yorumlar kapalı
Okunma 61
bosluk

Hiç “IFESTOS” adlı bir Plan duydunuz mu?

Hiç “IFESTOS” adlı bir Plan duydunuz mu?

Duymadığınızı sanıyorum. Hatta “Bu da nereden çıktı? Böyle bir plan mı vardı” diye içinden geçirenlerin sesini de duyar gibi oldum sanki.

 

Önce 46 yıl geriye gidin ve aklınıza AKRİTAS planını getirin. Hani şu 21 Aralık 1963 günü Tahtakala’da planlı olarak başlatılan Rum saldırılarının organize edildiği plan. Sonra da bu planın uygulaması olarak 1964 ve 1967 yıllarında adaya gizli olarak getirilmiş Yunan tümeni ile birlikte RMMO’nun Türk yerleşim yerlerine yaptıkları saldırıları, bu saldırılar sonucunda 103 köyümüzün boşaltılmasını, yüzlerce şehidimizi ve on binlerce göçmenimizi hatırlayın.

 

İşte bu ünlü AKRİTAS Planına göre, Türklerin topluca imha edildikleri son perdenin adı da IFESTOS Planı.

Makarios’un, 1964’de başa gelen Askeri Cunta hükümetinin ikinci kuşağı olan Generaller ile uzlaşmazlığa düşmesi, sonunun başlangıcı oldu. Makarios’un ortadan kaldırılması konusunda Atina’daki Cunta Lideri General Dimitrios Ionnides ve Yorgo Papadopulos’un kararıyla, Nikos Samson’un önderliğindeki EOKA’cılar ve Yunan Subayları kontrolündeki RMMO askerleri, 15 Temmuz 1974’de organize bir harekatla hükümet darbesi yaptılar ve hükümete el koydular. Artık sıra “Akritas Planı”nın son perdesini sahneye koymaya gelmişti.

Bu plan, darbe hazırlıkları esnasında ve darbeden aylarca önce 7 Mart 1974’de Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) 3. Yüksek Taktik Komutanlığı’nca “AKRİTAS” Planının devamı olarak hazırlanan plandı.

Bu plana verilen isim IFESTOS PLANI[1] idi ve giriş bölümü sadece iki maddeden veya hedeften oluşmaktaydı. Türklerin, evlerindeki evcil hayvanlara varıncaya dek imha edilmesi ve ada’nın Yunanistan’a bağlanması.

 

RMMO’nun önderliğinde bütün Kıbrıslı Rum erkekler kararlaştırılan Türk köylerinde etnik temizliğe katılacaklar, Rumlar öldüren, Türkler de ölen olacaktı. Giriş bölümündeki ana fikir bu kadar basitti.

 

Planda, gizlice gece yapılacak hücumlarla, Lefke, Akdeniz, Gaziveren, Doğancı ve Taşpınar gibi 400 yıldan bu yana Türk olan yerleşim yerlerinde Türklerin imhası ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.

Buna göre öncelikle elektrikler kesilecek, 356.cı Tabur’un 2. Bölüğü Lefke yakınlarındaki Cengizköy’e saldıracaktı. Yine 391.ci Yedek Piyade Taburu Bağlıköy’ü yok edecek, Lefke, Erenköy ve Yeşilırmak topçu ateşi desteğiyle temizlenip, yerle bir edilecekti. 261.ci Tabur da Kurutepe’yi ele geçirecekti. Amaç 1964’de önemli rol oynayan bu irtibat liman’ının tamamen Rumların eline geçmesi, ve Kıbrıs’lı Türklerin, 1964’de olduğu gibi Türkiye’den destek almasını önlemekti.

251.ci Piyade Tugayı’nın görevi Girne’deki Türkleri hedef alacak ve Zeytinlik’e saldırıp soykırıma başlayacaktı. Bu operasyonlar başarı ile tamamlandıktan sonra RMMO, Rum Polis güçleri ve silahlı sivil Rumlar birlikte harekete geçecek ve Türkler için çok hayati olan Girne-Lefkoşa arasındaki yolu tamamen ele geçireceklerdi.

 

İşi hiçbir şansa bırakmak istemeyen Taktik Grup Komutanlığı’na bağlı 2.ci ve 3.cü Bölümleri, bu planın aksamasız uygulanması ve hiçbir olumsuzluk çıkmaması için çok iyi bir çalışma yapmışlardı.

Plan, öngörülen yerlerde suların, telefon hatlarının ve elektriğin kesilmesini, BM askerlerinin üniformalarını giyerek[2] araçlarını nasıl kullanılacağını detaylı bir şekilde içermekteydi. Hatta öldürülecek Kıbrıs Türklerinin gömülecekleri “Toplu mezarlık”ların yerleri bile tespit edilmişti.

 

Soykırıma özel görevlerle ve sivil kıyafetlerle katılacak Kıbrıs Komando Tugayının 31.ci, 32.ci ve 33.cü Birlikleri’nin görev alacakları yerler de saptanmıştı. Bu birlikteki subaylarının tümü de Yunanistan’da eğitilmişti.

31 Mayıs 1974 tarihli emir, bu birliklerin hazırlıklarını 10 Temmuz’a kadar tamamlamalarını öngörüyordu.

 

IFESTOS Planının en önemli uygulayıcıları Kıbrıs’taki Yunan Alayı ile Yunanistan’dan gizlice gelen yüzlerce Yunan subayı olacak ve hareket bunların kontrolünde Yunanistan’ın başkenti Atina’dan yönetilecekti. Planın hedefi, Kıbrıs’ın tamamen Türklerden arındırılmış, Girit gibi bir Yunan Adası olmasıydı.

 

İşte AKRITAS Planı ve bu planın son aşaması olan IFESTOS planı aynen bu.

 

Rumlar kardeşlerimizdir” diyenlerin, “Türk askeri geri gitsin” diyenlerin iyice okuması gereken bir plan bu IFESTOS Planı. Bu plan Türk Silahlı Kuvvetlerinin müdahalesi ile uygulanamadı. Uygulanabilseydi, adamızda bu gün, bırakın bu sözleri söylemeyi, Türkçe konuşacak bir tek insan bile olmayacaktı. Kıbrıs bugün aynen Girit’in demografik yapısına sahip olacaktı.



[1] Bakınız The Genocide Files, Harry Scott Gibbons; Charles Bravos Yayınevi, 1997, Londra

[2] 1964’de BM güçleri Ada’ya ayak bastıklarında EOKA’cılar çoktan Barış Gücü askerlerinin elbise, miğfer gibi malzemelerinin sahtelerini yapmaya başlamışlardı.

5 Nisan 2011
Hiç “IFESTOS” adlı bir Plan duydunuz mu? için yorumlar kapalı
Okunma 363
bosluk

Müzakereler iyice çıkmaza girecek

Müzakereler iyice çıkmaza girecek

Rum tarafında yaşanan gelişmeler, 1968 yılından beri süregelmekte olan görüşmelerin önümüzdeki birkaç yıl daha sonuçlanamayacağını açık ve net olarak göstermekte.


Rum tarafında 22 Mayıs 2011 Pazar günü yapılacak olan Temsilciler Meclisi seçimleri, bir takım gerçeklerin de su yüzüne çıkmasına vesile oldu.


Kıbrıs Rum tarafında güvenilir bir araştırma şirketi olan RAI Consultant’sın gerçekleştirdiği son anketin sonuçları çok ilginç.


Bulgulara göre her iki Kıbrıslı Rum’dan biri milletvekilliği genel seçimleriyle hiç ilgili değil. Kim seçilirse seçilsin havasında.


Üstelik bu kitlenin çoğunluğunu da gençler oluşturuyor.


Ankete göre Klerides’in kurduğu DISY yüzde 25’lik oy oranıyla önde gidiyor, Hristofyas’ın uzun yıllar Genel Sekreterliğini yani Başkanlığını yaptığı AKEL ise yüzde 24,5’la ikinci sırada.


Zaten yıllardır sağcı olan DISY ile Komünist olan AKEL arasındaki bu çekişme hep böyle sürüp gitmişti.


Şimdiki Dış İşleri Bakanı Markos Kiprianou’nun babası Spiros Kiprianou’nun kurduğu ve Papadopulos’un da bir dönem başkanlığını yaptığı sağ görüşlü DİKO oyların yüzde 7.5’nu, 21 Aralık 1963 yılında Kıbrıslı Türklere saldıran Rum Milislerin Komutanı olan Dr. Vassos Lisaridis’in kurduğu EDEK’in oyların yüzde 4.9’unu, adını Avrupa Partisi koyan ama sağ görüşlü olan EVRO.KO’nun oyların yüzde 3’ünü ve Avrupa Parlamentosunda Yeşiller grubu üyesi olmasına rağmen aşırı sağcı bir görüşe sahip olan Rum Ekologlarla Çevrecilerin de oyların yüzde 2,6’sını alacağı bu anketle bir kez daha teyit edildi.


Zaten şimdiki oy oranı da bunun üç aşağı beş yukarı aynısı. Pek bir sürpriz olmayacak bu seçimlerde.


Ama asıl önemli olan bu veriler değil.


Önemli olan Kıbrıslı Rumların Hristofyas’a olan güvenlerinin artık bitmiş olması.


Rum kamuoyu Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın iyi bir anlaşma imzalayacağına artık inanmıyor.
Hristofyas’ın Kıbrıs sorununun Rumların istekleri doğrultusunda çözümüne yönelik girişimlerinin ve çalışmalarının kabul görme oranı, yapılan bu ankete göre geçmiş yıllar ile kıyaslandığında, olağan dışı bir düşüş göstermekte.


Mart 2008’deki destek yüzde 78,


Temmuz 2008’deki destek yüzde 76,


Kasım 2008’de destek yüzde 75,


Eylül 2009’da destek yüzde 45,


Mart 2011’de destek ise yüzde 32.


Yarıdan fazla bir düşüş var Kıbrıs Rum halkının Cumhurbaşkanı Hristofyas’a duyduğu güvende ve verdiği destekte.


Topu topu sadece üç yıl içinde oluşan bu güven ve destek kaybı hem Hristofyas’ın sonunu getirecek demektir, hem de müzakerelerin hızla çıkmaza girmesine neden olacaktır.


2013 yılının Şubat ayında yapılacak olan Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hristofyas’ın kaybedeceğini şimdiden söylemek hiçte yanlış olmaz.


Kıbrıs Rum tarafındaki şu anki politik kamplaşma ve konjonktür 2013 seçimlerinde Markos Kiprianou’nun Cumhurbaşkanı seçileceğini göstermekte.


Müzakereler ise çıkmaza girecek.


Daha doğrusu bu durumda çıkmaza girmek veya Rumlar tarafından çıkmaza sokulmak zorunda. Başka bir politik seçenekleri de yok zaten.


Temmuz 2012 tarihinde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti Avrupa Birliği Başkanlığını devir alacağı için 2012 yılının Temmuz ayı ile 2013 yılının başı arasında Kıbrıs Müzakerelerinde her hangi bir gelişmenin olması olanaksız.


Büyük bir olasılıkla müzakereler kendiliğinden donacak veya kaplumbağa hızına indirgenecek.


Şubat 2013 tarihinde de Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacağından 2013 Mart’ının sonuna kadar da herhangi bir gelişme olamayacak demektir.


Zaten Birleşmiş Milletler de Kıbrıs sorunundan bıkmış olduğunu üstü kapaklı ima etmeye başladı.


Eğer Türkiye Cumhuriyeti’de Avrupa Birliği ile sürdürdüğü katılım Müzakerelerini Ekim 2014’e kadar dondurursa, Kıbrıs müzakerelerinde, Kıbrıs Rum tarafının elindeki kozlar tümüyle sıfırlanacak.


Önümüzdeki yıllar, Kıbrıs sorunun çözümü konusunda olağanın dışında bir gelişme olacağını söylüyor.


Kısmet.

4 Nisan 2011
Müzakereler iyice çıkmaza girecek için yorumlar kapalı
Okunma 33
bosluk

Arınma semineri (2)

Arınma semineri (2)

Bir evvelki yazımda Musa bey tarafından verilen “Arınma Semineri’nden ve “Re-shapedDNA”dan bahsetmiş ve tanımlamasını yapmıştım.


“Re-shaped DNA” uygulaması insan vücudunu Fiziksel, Duygusal ve Spritüal (Ruhsal) olarak etkiliyor ve değişimlere uğratıyor.


Fiziksel olarak, Toksinlerin temizlenmesi, Daha genç görünüm ve genç hissetme,Enerji seviyesinin artması, Bedenle iletişimin artması, Bağışıklık sisteminin güçlenmesi, Saç ve tırnakların daha sağlıklı ve çabuk uzaması, Bedendeki enerji meridyenlerinin temizlenmesi ve Fiziksel dengenin artışına katalizör oluyor.


Duygusal olarak, Kendine güven ve kendini onaylamanın artması, Algı ve farkındalığın artması, Stresin azalması, Korkuları anlama, fark etme ve serbest bırakma, Yaşama ve akışa güvenme ve Sorunlar karşısında bakış açısını değiştirmeye katalizör oluyor.


Spritüal olarak da, Yaşam derslerine çekilme, Eskiyi bırakma, Koşulsuz sevginin farkına varma, Işığın artması, Karma temizliği, Bolluk bilinci, Ruhsal aileyle bir olma, 22’li çakra sisteminin aktivasyonu, Boyutlar arası farkındalık ve Işık işçisi olarak geçişe ve hizmete katalizör oluyor.
“Re-shaped DNA” uygulaması 4 safhadan oluşuyor.


Temizlenmiş (Purified) DAN, Uyumlanmış (Attuned) DNA, Güçlenmiş (Powered) DNA ve Aydınlanmış (Illuminated) DNA.


Arınma Semineri, iki ya da üç tam gün boyunca süren, rutin yaşantıdan uzaklaşılarak, katılımcının kendisini tanıması ve arınması, yaşam amacını anlaması, gizli potansiyellerini keşfetmesi ve yaşam yolunda nerede olduğunu bulmayı hedefleyen bir çalışma.


Bu çalışmanın içinde farkındalık çalışmaları, boyutlar arası insan olmak, koşulsuz sevginin anlaşılması ve paylaşılması, derin arınma ve bırakma ile şifa gücünün arttırılmasıyer almakta.


Ben bunların tümüne katılabilmek fırsatını buldum.


“Rebirthing” yani kelime anlamı ile “Yeniden Doğuş” tekniğinin uygulaması bayağı yorucu.


Yaklaşık 20 dakika özel bir nefes tekniği ile yapılıyor ve bu teknik kullanılarak fiziksel, zihinsel ve duygusal blokajlar temizlenerek çok kuvvetli bir arınma sağlanıyor.


Arınma Seminerinde Meditasyon, Rebirthing hakkında teorik bilgi ve Rebirthing’egeçiş yapılmakta.


Bu Seminerlerin vizyonu “Olağanüstü değişimlerin yaşandığı bu zamanda; her varlığın içinde var olan ışığı, sevgiyi fark etmesi ve fark ettiklerini önce kendi yaşamına uyarlaması, sonra da bütününe yayması”


Misyonu ise, “Sevgiyi kullanarak bireylerin kendi gücüne sahip çıkmasına yardımcı olmak, kendilerinin ve toplumun yaşam yolunda ışıkla yürümesine katkıda bulunmak.


Seminerin beni etkileyen bir başka tarafı da, katılımcılar arasındaki yoğun sevgi bağını hissetmem oldu.


Daha evvel birbirlerini hiç görmemiş katılımcıların arasında 24 saat içinde oluşmuş sevgi bağını görmek ve bunu yanan bir sobadan etrafa yayılan ısı dalgaları gibi hissetmek ve algılamak çok farklı, çok mutluluk verici bir duygu oldu benim için. 


Bu güne değin hiç görmediğim veya en azından yarım asırlık Mağusa’lı olmama rağmen yolda belde bir veya iki kez ancak gördüğüm insanlarla bu kısacık 24 saat içinde yoğun bir sevgi bağı kurmam beni çok olumlu etkiledi, yaşama bakış açımı değiştirdi.


Tüm okuyucularıma tavsiye ederim. Katılın ve bu deneyimi yaşayın. Bir çoğunuzun bana hak vereceğinden eminim.


Bu konu hakkında benim sizlere aktarabildiğim amatörce kişisel bilgilerden öteye profesyonelce bilgiler almak isteyen okuyucularım Musa Kocatepe beye 0542 421 3860 ve 0312 428 2822 numaralı telefonlardan ulaşabilir.

1 Nisan 2011
Arınma semineri (2) için yorumlar kapalı
Okunma 104
bosluk
  • Sayfa 3 ile 3
  • <
  • 1
  • 2
  • 3
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar