Küresel Güç Değişikliği Başladı  

Küresel Güç Değişikliği Başladı  

1945’lerden sonra dünyamız siyasetinde ve halkların yaşamında mutlu oldukları, rahat geçindikleri, iyi diye tanımlanan dönemler oldu, bunların tam tersi olan günler de yaşandı. Bu dönemler, dünyanın güçlü devletlerinin veya da güçlü finans devlerinin kendileri için belirledikleri gelecek planlarına ve çıkar hedeflerine göre şekillendirildi.

Son dönem örneklerimizden biri Rusya-Ukrayna çatışması.

Çatışmanın gerekçeleri başka, bir yılı aşkın sürmesinin gerekçesi daha da başka. Bu çatışma ile ilgili 2025 planı ise belirlendi. ABD’nin Rusya ve Çin odaklı siyasetinden tamamen bağımsız olarak Avrupa Birliği ile İngiltere, Rusya’nın askeri ve ekonomik olarak güçsüzleşmesi hedefli Rusya-Ukrayna çatışmasının devam etmesi için savunma sanayilerini desteklemek, katkı koymak ve 2025 yılına kadar da sürdürmek düşüncesindeler.

Hedef ve strateji belli; Rusya-Ukrayna çatışmasının 2024 yılında kesin olarak sonuçlanmamasını, Kasım 2024 tarihinde ABD’de yapılacak olan Başkanlık seçimlerinde Başkan adaylarının konuya takılmamalarını ve manipüle etmemelerini sağlamak.

Nihai hedef ise Rusya Federasyonunun çatışma nedeni ile ekonomik, insan kaynakları, sanayi üretimi ve askeri güç olarak tükenmesi ve küresel liderlikten düşmesi.

Esasen İngiltere, silah stokları tükendiği için Ukrayna’ya yeni bir teklif sunamadı. Buna karşın Almanya’dan ve diğer müttefik ülkelerden Ukrayna’ya askeri yardım ve silah tedarikinde bulunmaları çağrısı yapıyor ve görüşmelerini sürdürüyor. 

Bunlardan bir diğeri de küresel dengelerin son on yılda ters yüz olması ve bunun sonucu olarak da küresel boyutta farklı dengelerin ve oluşumların yavaş yavaş belirginleşmesi, Çin’in düzenli bir şekilde büyüyerek, finansal, askeri ve ekonomik bir güç haline gelmesi. Bunun neticesi olarak da 1950-1992 yılları arasında yaşanmış ABD-SSCB soğuk savaşının bir benzeri olan ABD-Çin soğuk savaşının başlamış olması, ABD’nin artık güvenilmez bir ülke konumuna dönüşmesi, Avrupa Birliği’nin, ekonomik sıkıntılar, yeraltı kaynaklarının tükenmesiyle küresel gelirlerinin azalması nedeni ile duraklama devrine girmiş olması, askeri teknolojilerin ve savaş alet ve araçlarının evrim geçirmesi sonrasında ortaya çıkan İHA ve SİHA’ların devamı olarak, uzaktan kumandalı karasal ve denizsel savaş araçların ortaya çıkması, bunlara kolayca ulaşılabilmesi nedeni ile küçük ülkelerin, kötü niyetli kuruluşların ve terör örgütlerinin bunları kullanarak dünyadaki yaşamı sarsabilecek hale gelmiş olmaları ve de en önemlisi, dijital medyanın küresel olarak yaygınlaşmış olması ve dezenformasyon, -yanlış bilgilendirme- ile kitleleri harekete geçirilebilmesi.    

Gazze’de sürmekte olan İsrail-Filistin çatışmasının binlerce kilometre uzaktaki ABD’de, Kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçiminde belirleyici rol oynama olasılığı daha şimdiden ortaya çıkmış durumda. ABD Başkanı Joe Biden’in ekibinde yer alan bazı genç, aktif ve kanaat önderi demokratların, Biden’ın kayıtsız koşulsuz İsrail’i desteklemesi nedeniyle yanından ayrılıyor olmaları, medyanın küresel gücünü net bir şekilde ortaya koyuyor.

Küresel değişikliğin başladığı, göz önündeki bilinen güçlere ilaveten, şimdilik ortalarda gözükmeyen, fiziksel olarak var olmayan güçlerin de var olduğu ve bunların insan yaşamına direkt veya da endirekt olarak etki ettikleri ortaya çıkmaya başladı. Görünen o ki önümüzdeki 10 yılın, farklı güçlerin ortaya çıkacağı ve küresel yaşamı derinden etkileyecekleri bir dönem olacağı kesin.    

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

10 Ocak 2024
Küresel Güç Değişikliği Başladı   için yorumlar kapalı
Okunma 1
bosluk

Dost musunuz Düşman mı?

Dost musunuz Düşman mı?

Adı sanı bugüne değin hiç duyulmamış, hangi devletin içinde ve nerede özerk olduğu bilinmeyen sözde “Rojava Özerk Yönetimi”nin ABD’nin ve Atlantik Paktının desteği ile haklarının güvence altına alınması, korunması ve tanınması için çalışmalar başlatıyor.

Böylesine bir tarafgirlik dünya siyasi tarihinde görülmüş, duyulmuş değil.

Kıbrıs Türklerinin kurduğu devleti 40 yıldır tanımayan, Kıbrıs Türklerini dünyadan izole eden güruh, terörist gruplara devlet kurdurma derdinde.

Atlantik Paktı’nın biz Kıbrıslı Türklere attığı siyasi kazık tamı tamına 60 yaşında olduğu ve o günden bugüne bir şey değişmediği için şaşırmıyoruz.

60 yıl önce ne mi olmuştu; Kıbrıs adasında yaşanan soykırımın ve Rum saldırılarının durdurulması gerekçesiyle BM Barış Gücünün gönderilebilmesi için ABD ve İngiltere’nin dümen suyunda giden BM, Kıbrıslı Türklerin tüm itirazlarına rağmen Türkiye Hükümetine yanıltıcı bilgi vererek, ikna etmiş ve 4 Mart 1964 tarihinde 186 no.lu kararı almıştı. Bu karar içeriğince adada uluslararası tanınan hükümet Makarios hükümeti olacak ve BM Barış Gücü’de Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasındaki çatışmaları önleyecekti. Daha doğrusu, Yunanistan’ın uluslararası yasalara ve Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş Anayasasına aykırı olarak Kıbrıs adasına yasadışı gönderdiği 20 bin kişilik komando tümeninin desteği ile Rumların Türklere karşı başlattığı saldırıları önlemek için adaya gönderilecekti.

BM Güvenlik Konseyi’nin bu insanlığın yüz karası kararından sonra BM Barış Gücü 1964 yılının Mayıs ayında adaya ayak bastı. Çok gariptir ama BM’nin bu sözde Barış Gücü’nün “Ateş etme” yetkisi bulunmamaktaydı. Bütün yaptığı, Rumlar Türklere saldırınca resim çekmek ve rapor hazırlayıp BM Genel Sekreterine göndermek oldu. Hiçbir şekilde de Rumların Türklere karşı organize ettikleri kalleşçe saldırılara, toplu kıyımlara ve Türklerin köylerini, evlerini, hayvanlarını, zahirelerini yağmalamalarına mani olmadılar. Sadece yaşayan saldırı sonrasında resim çektiler, rapor yazdılar ve BM’ye gönderdiler.

15 Temmuz 1974 Pazartesi günü sabah Kıbrıslı Rumlar, Yunanistan’ın askeri desteği ile Kıbrıs adasında darbe yaparak BM’nin meşru gördüğü Makarios hükümetini devirdiler ve Kıbrıs Cumhuriyetini lağvettiler. Yerine Kıbrıs Helen Cumhuriyetini tek taraflı ilan ettiler. Bir gün sonra da Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağladıklarını yani Enosis’i gerçekleştirdiklerini kendilerine göre resmi olarak dünyaya duyurdular.

20 Temmuz 1974 Cumartesi günü Kıbrıs Anayasasına göre Garantör olan Türkiye’nin Anayasada yer alan EK 1, Madde 4’e göre müdahalesi ile Kıbrıs Helen Cumhuriyeti yıkıldı ve adada iki farklı yönetim kuruldu. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve önce adı Kıbrıs Türk Federe Devleti olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC).

BM’nin Devlet olmak kriterlerine tamı tamına uyan, egemen olduğu toprakları, demokrasisi, hükümeti, meclisi, ekonomisi, bankaları, ordusu, yargısı, polis teşkilatı, hava ve deniz limanları, kara sınır kapıları ve halkı olan KKTC’yi tanımamak ve varlığını inkar etmek için BM Güvenlik Konseyi’nin 18 Kasım 1983 tarihinde aldığı insanlığın yüz karası 541 no.lu karar halen geçerliliğini sürdürmekte.

İşin grip tarafı, ABD Temsilciler Meclisi eski üyesi Edward R. Roy ile PKK/YPG siyasi kolu Demokratik Suriye Meclisi’nin Amerika’daki temsilcisi arasında sınırları belli olmayan, nerede olduğu bilinmeyen, PKK/YPG’nin Suriye’de oluşturduğu sözde Rojava Özerk Yönetimini dünyaya tanıtmak için, ekim ayında imzalar atıldı.    

Yapılan anlaşmanın içeriğinde sözde Rojava Özerk Yönetiminin, ABD Kongresi ve Temsilciler Meclisi’nin önemli isimleriyle, Temsilciler Meclisi komiteleriyle, Dışişleri, Savunma, Ticaret bakanlıklarıyla ilişki kurması, görüşmeler yapması, ABD’nin önde gelen dini ve sivil toplum kuruluşları ve medya kuruluşlarıyla ilişkilerin sağlanması, Birleşmiş Milletler’e bağlı kurumlar ve insan hakları organizasyonlarıyla toplantılar düzenlenmesi yer almakta. En önemlisi de sözde Rojava özerk yönetiminin haklarının güvence altına alınması, korunması ve (devlet olarak) tanınması da yer alıyor bu sözleşmenin içeriğinde.

Bir tarafta bir terör örgütüne tanınmış bir devlet olabilmesi için ABD tarafından verilen sınırsız mali ve siyasi destek, diğer tarafta da bağımsızlığını 49 yıl evvel ilan etmiş, uluslararası kurallara uygun tam bir devlet olan KKTC’nin önüne çıkarılan insanlık dışı engeller ve izolasyonlar…

İşte buna sözde “Batı Medeniyeti” ve “insan hakları” deniyor…

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

KKTC 1. Dönem Milletvekili

1 Ocak 2024
Dost musunuz Düşman mı? için yorumlar kapalı
Okunma 1
bosluk

AB’de Anlaşmazlıklar Devri

AB’de Anlaşmazlıklar Devri

Avrupa Birliği kuruluşundan yaklaşık 72 yıl sonra “Duraklama Devri”ne giriyor sanki.

Bilindiği üzere İngiliz halkının homurdanmasından sonra, Avro bölgesine girmeyerek, Şengen bölgesi dışında kalmak kaydı ile AB üyeliğini devam ettiren İngiltere AB’den ayrılmıştı.

İtalya, İspanya ve Portekiz de “Biz kendi paramızı kullanmak ve yönetmek istiyoruz” diyerek Avro bölgesinden çıkmak için fırsat kollamaya başladılar.

Almanya’nın yeni Genelkurmay Başkanı Carsten Breuer’in, “”Alman ordusunun mevcut haliyle Almanya’yı da NATO ülkelerini de savunacak güce sahip olmadığını,  Almanya’nın İHA teknolojilerine yatırım yapması gerektiğini ve “Bizim Avrupalılar olarak köşeye çekilip ‘nasıl olsa Amerika yapar’ deme zamanımız geride kaldı” şeklindeki açıklaması durumun vahametini ortaya koyuyor.

Avrupa Birliği ve Güney Amerika Ortak Pazarı (MERCOSUR) ülkeleri, yaklaşık 20 yıldır “Ticaret Anlaşması” için görüşüyorlar ancak henüz bir sonuç alınmış değil. Almanya bu anlaşmanın yapılmasına destek verirken, Fransa ve Avusturya en katı şekilde karşı çıkıyorlar.

Avrupa Birliği’nin ticaret gibi bir konuda dahi anlaşamaması, birliğin daha ileri düzeyde ve daha geniş çapta ticari, ekonomik ve de özellikle dış ilişkiler konusundaki iş birliklerini oluşturamayacağının belirgin bir işareti. Belli ki AB birlik olmanın gerekliliklerini tam olarak yerine getiremiyor.

AB’de ortaya çıkan bu ayrılıklar yeni değil. Geçmişten günümüze kadar, bazen bastırılarak, bazen de sümenaltı edilerek bugünlere gelindi. Geçmişte, özellikle 20. yüzyılda AB, uluslararası siyasi birlikteliklerde “mükemmel” tanımı ile örnek alınırken, 21. Yüzyılın daha ilk çeyreğine ulaşılmadan birçok konuda, ticari, ekonomik, askeri ve siyasi çatlakların su üstüne çıkması hem AB’nin karizmasını çizdi, hem de AB’nin iyi bir “Siyasi Birliktelik” örneği olmadığını gözler önüne serdi.

 AB’nin bu aşamadan sonra var olan sorunları çözüp “daha kapsamlı ve mükemmeliyeti yakalamış bir siyasi birliğe” doğru yol alması mümkün değil ve pembe bir hayal.

Türkiye için ise bu durum, mevcut sorunları kazanıma çevirmek için büyük bir fırsat ve Türkiye bunu başarabilecek ekonomik, siyasi, teknolojik ve askeri güce sahip. Önümüzdeki yıllarda AB, Türkiye’nin peşinde koşmaya başlarsa hiç şaşmamak gerekir.

Artık Türkiye, tüm bu gelişmelerden ve AB içindeki çatlaklardan sonra AB’ye üye olmak isterse üye ülkelerin tümünü ikna etmesi gerekmeyecek. AB’yi oluşturan ülkelerin önde gelenlerinden birkaç tanesi ile anlaşmaya varması, Türkiye’ye AB üyeliğinin ve de Gümrük Birliği anlaşmasının Türkiye’nin istediği gibi güncelleştirilmesinin kapısını kolayca açtıracak.

Haziran 2024’de yapılacak olan Konsey toplantısında “Oy birliği” yerine salt çoğunluk aranacak olması, AB’nin, şimdiden 27 üyesinin onayını almadan Ukrayna ve Moldova ile üyelik müzakerelerine başlaması kararını alması, bugüne kadar kendi çıkarları doğrultusunda “Veto” kozunu fütursuzca kullanan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi ufaklık üyelere de bir “dur ve kendine gel” mesajı olacak gibi…

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

18 Aralık 2023
AB’de Anlaşmazlıklar Devri için yorumlar kapalı
Okunma 1
bosluk

AB-Türkiye İlişkilerinde Yeni Aşama

AB-Türkiye İlişkilerinde Yeni Aşama

Avrupa Birliği ile Türkiye’nin ilişkilerinin son gelişmelerden sonra farklı bir aşamaya, yeni bir yola girdiği anlaşılıyor.

T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın günü birlik Yunanistan’a gitmesi, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile yaptığı görüşmeden sonra iki ülke arasındaki uzun süreli gerginlik döneminin ardından Türkiye ile Yunanistan arasında siyasi ve ekonomik normalleşmeyi başlattıklarını açıklaması çok önemli.

Bu açıklama iki ülke arasındaki dostluğa ve yeni işbirliklerine yönelik ilk adımların atıldığına ilaveten, bir gelişmenin varlığını da işaret etmekte.

Türkiye ve Yunanistan arasında yıllardır çözümlenememiş mevcut sorunları, özellikle de 1982 yılında gerçekleştirilen III. Deniz Hukuku Konferansı sonrasında Adalar Denizinde ortaya çıkan ve de Türkiye Cumhuriyeti tarafından “Casus Belli- Savaş Nedeni” açıklamasının yapılmasına kadar giden “Münhasır Ekonomik Bölge” sorununu, yapıcı diyalogla ve uluslararası hukuk çerçevesinde çözüme kavuşturmak istemelerini vurgulamaları çok önemli bir gelişme. Bu yeni gelişmenin yol haritasını da “İyi Komşuluk Bildirgesi” içeriyor. Belli ki önce ABD, sonra da AB’nin reddettiği yılların düzmece “Sevilla Haritası”nı şimdi de artık Yunanistan ağzına almayacak.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in, Türk vatandaşlarının Türk kıyılarına yakın bazı Yunan adalarına seyahati için vize kolaylığı sağlayan “kapıda vize” uygulamasının yeniden hayata geçirileceği açıklaması, bu yeni yakınlaşma ve gelişmenin bir meyvesi gibi gözükse de gerçek biraz daha farklı.

Bana göre esas mesele, Türkiye’nin Rusya’ya temelli kayabileceği kaygısı. Detaylara gelince; İsveç’in NATO’ya kabul edilmesini belli koşulların yerine getirilmesine bağlayan Türkiye’nin bu şartına karşı, ABD’nin de F-16’ların modernizasyonunu Türkiye’nin “İsveç’in NATO’ya girişini kabul ediyorum” sözüne bağlaması birçok siyasi olayı zincirleme birbiri ile ilişkilendirdi. Halen 20. Yüzyıldaki gibi Türkiye’nin kendisine göbeğinden bağlı olduğunu zanneden ABD’nin de gerçekte elini çok zayıflattı.

ABD’nin bu tehdidini ve yaptırım baskısını dikkate almayan Türkiye, kendi “Milli Muharip Uçağı” olan “KAAN’ı birkaç yıl içinde tüm testlerden geçirip göklerle buluşturana kadar, Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanya tarafından ortaklaşa geliştirilen ve kullanılan bir çokrollü bir avcı uçağı olan “Eurofighter Typhoon – Avrupalı Savaşçı Tayfun” almayı 2. tercih (B Planı) olarak kullandı.  3. tercihi yani “C Planı” da var Türkiye’nin.   

Eurofighter Typhoon savaş uçağının üreticilerinden birisi olan Almanya, 1945’den beridir ABD’nin sömürgesi olarak yaşamını sürdürdüğü ve de efendisi ABD’nin emir ve isteklerinden dışarı çıkamadığı için şimdilik bu uçakların Türkiye’ye satışına karşı çıktı.

Türkiye’nin bölgeye yönelik bir köprübaşı olarak kritik öneminin farkın olan ve jeopolitik aktör olarak güvenilirliğini kaybetmek sürecine girmiş olan Avrupa Birliği, Almanya yüzünden Türkiye’yi gücendirmeyi göze alabilecek durumda değil. Bu nedenle de Almanya,  Avrupa Birliği’nin yüksek çıkarları için bir müddet sonra bu kararını tekrardan gözden geçirmek zorunda kalacak. 

AB’nin Türkiye’ye Eurofighter Typhoon savaş uçağını satmaması, Türkiye’nin Rusya’dan Sukhoi tarafından geliştirilen 5.nesil savaş uçağı Suhoy Su-57 veya Suhoy Su-35S almaya yönelmesine, bu olmazsa kendi üretimi olan 5. nesil savaş uçağı KAAN’ı çok daha kısa bir zamanda hazır hale getirmesine neden olacak ki, böylesi bir gelişme Türkiye’yi kaybetmelerine yol açabilir. Bunu da ne ABD ister, ne de AB…

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

15 Aralık 2023
AB-Türkiye İlişkilerinde Yeni Aşama için yorumlar kapalı
Okunma 1
bosluk

Özeleştiri Zamanı Geldi

Özeleştiri Zamanı Geldi

Prof. Dr. Ata Atun

Birileri çıkmış, devlete veryansın ediyor.

Ülkemizin yarısının utancı devam ediyor” diyor.

Uluslararası yolsuzluk merkezi ‘onursal’ unvanını resmen almış bulunuyoruz” diyor.

Çaktırmadan ikiyüzlülük yapıyoruz ve herkes de bunun farkında” diyor.

“Üst düzey bir siyasi, başka bir devleti eleştirmek ve laf atmak içinUluslararası hukukun uygulanması ve bu hukuka saygı gösterilmesi a la carte olamaz’ diyebiliyor ama aynısını bizim devlet de yapıyor” diyor.

Son yıllarda ahlaki engelleri olmayan, daha da kötüsü ulusal vicdandan yoksun uluslararası bir yolsuzluk merkezi haline geldik” diyor.

İktidar, özür dileme ihtiyacı hissetmiyorsa, o zaman en azından bilgece bir deyişi benimsemeli. ‘intelligenti pauca’ (bilgili ve deneyimli bir kişinin tüm meseleyi anlaması için sadece birkaç kelimeye ihtiyaç vardır)” diyor ve bir tespitte bulunuyor: “Son yıllardaki hükümetler döneminde tamamen yoldan çıktık!

İlkeleri ve değerleri unuttuk ve her türlü yasadışılığa, her zaman ‘yasallık’ çerçevesinde, yasal olanın illa ki ahlaki olmayacağını unutarak devlet tarafından göz yumuldu” diyor.

Çoğunlukla beyaz yakalı dolandırıcılarda rastladığımız türden yaratıcı ve haksız bir kibirle, birleşik bir Avrupa’nın en akıllısı olduğumuzu ve diğerlerinin aptal olduğunu düşünerek ‘altın pasaportlar’ gibi her türlü entrikayı kurduk” diyor.

Eleştirilerinin dozunu daha da acılaştırarak ve de arttırarak devam ediyor ve;

Ne yazık ki, uluslararası soruşturmalarda ortaya çıkan ve çıkacak olanlarla, dürüst ve ahlaklı bir devlet olma özelliğimizi yavaş yavaş kaybettiğimizi ve vicdansız ve ahlaki kuralları olmayan sözde bir devlet niteliğine büründüğümüzü unutmuş durumdayız” diyerek kendisini, baştaki siyasileri ve halkı da eleştiriyor.

Altın vuruşunu da; “Esasen, kulağa ne kadar kötü gelse de, matematiksel olarak uluslararası alanda tanınan ancak tamamen güvenilmez ve itibarsız bir sahte devlete doğru gidiyoruz” sözleriyle yaparak, Rum temsilciler Meclisinde çoğunluğu elinde tutan muhafazakâr Demokratik Seferberlik Partisi’ni (DİSİ), yandaşları olan sağcı partileri ve Kıbrıslı Rum Lider Nikos Hristodulis’i yerden yere vuruyor.

Kim mi bu adam?

Güney Kıbrıs’ın en çok okunan gazeteleri arasında yer alan Politis Gazetesinin yazarı Theodoros Theodoru. Böylesine açıksözlülük ve cesaretle kral çıplak diyebildiği için kimseye borcu, harcı ve minneti yok gibi.

Yukarıda verdiğim eleştiri yazısını 26 Kasım günü Politis Gazetesi’nde yazdı Theodoru. Ne yalan söyleyeyim, uzun zamandır ilk kez bir Rum’un kendi hükümetini bu denli ağır eleştirdiğine şahit oldum.

“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” derler. Sanırım yanına bırakmayacaklar ve aleyhine bol bol davalar açacaklar Theodoros’un…

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

4 Aralık 2023
Özeleştiri Zamanı Geldi için yorumlar kapalı
Okunma 1
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar