





KKTC’de büyük oyun oynanıyor
KKTC’de yaşayan Kıbrıs Türklerini Rum egemenliği altına sokmak için 17 yıl önce önce senaryosu yazılmış ve sonra da uygulamaya konulmuş, uzun vadeli sinsi bir plan, istikrarlı bir şekilde yürütülmekte.
Planın amacı Kıbrıs Türk halkını bölmek, Türkiye ve Türk halkı ile olan milli, dini, edebi, kültürel ve ırksal bağlarını koparmak, Kıbrıs adasını, KKTC toprakları dahil olmak üzere tümü ile birlikte Avrupa Birliği, diğer bir deyimle Hristiyan dünyasının egemenliği altına sokmak, adanın yer altı zenginliklerine el koymak ve coğrafi konumunu Hristiyan dünyasının çıkarlarının hizmetine sunmak.
Yunanistan’dan Türkiye’ye bakış
Eskiden, daha doğrusu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı öncesi yıllarda Türkiye’yi “Anavatan” olarak tanımlarken, İngiltere’yi de “Üvey anavatan” (Motherland in law) olarak tanımlar ve gülümserdik.
21 Aralık 1963 sabahı Rumlar Türklere karşı silahlı saldırıya geçtiği zaman, adadaki İngiliz Ordusu “Barış Gücü” adı altında müdahale etmişti çatışmalara. Anavatanımız olamasa da, 1878’den itibaren egemenliği altında yaşadığımızı için, kültürel, yönetsel, yargısal ve yaşamsal bağlarımızın direkt veya endirekt oluştuğu bir ülkeydi İngiltere.
Kıbrıs adasında yaşayan Rumların anavatanı olan -Rumların aslına bakıldığında tartışmalı olsa bile-...
Orta Doğu yeni oluşumlara gebe
1914 yılında yaşanan I. Dünya Savaşında emperyalist (yayılmacı) Avrupalıların bitmeyen hırsları ve açgözlülükleri nedeni ile asırlardır huzur ve barış içinde yaşayan Orta Doğu’da uzun zamandan bu yana kan akmakta. Akan kana ilaveten de huzursuzluk, düşmanlık, katliamlar ve göçmenlik hat safhada, insanlığın doğduğuna inanılan bu coğrafyada.
Batı dünyasında ve Doğu’da Orta Doğu derken akla gelen ülkeler Lübnan, Suriye, Irak, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Kuveyt. Sudan, duruma göre bazen Orta Doğu’nun bir parçası, bazen de değil. Bu devletlerin tümü de I. Dünya Savaşından sonra emperyalist Avrupalıların kurdukları ve sınırları dönemin İngil...
Zaman bencillik zamanı
Dr. Yurdagül ATUN
Televizyonda, psikolojik hastalıkların yaygınlaşmasıyla ilgili bir röportaj yapmışlar.
Muhabir sokakta dolaşan vatandaşlara “psikoloğa gidiyor musunuz, antidepresan kullanıyor musunuz” diye soruyor.
Röportaj verenlerin neredeyse yüzde 70’ine yakını hayatının bir evresinde bunalım geçirdiğini itiraf ediyor.
Kimi de, “beni üzen, bana zarar veren herkesi hayatımdan çıkardım. Sadece kendim için yaşıyorum” diyor, iyi bir şey yapmışçasına.
Kendilerince doğru olanı yaptıklarını sanıyorlar zira röportajın sonunda görüşüne başvurdukları psikiyatrist de- veya psikolog- kişilerin mutlu olması için kendilerini üzen, rahatsız eden herkesi/herşeyi hayatların...
Kıbrıs’ta çözüm için yeni fikirler gerekli
Kıbrıs Müzakerelerinin Crans Montana’da kopmasına ve çökmesine neden olanın, Anastasiadis’in isteklerinin hiç bitmemesi olduğunu söylemiştim geçen haftaki yazımda. Karşısında her istediklerini vermeye hazır bir muhatap görünce, bir türlü isteklerinin sonunu getirmeyip, aldıkları ile yetinmedi. İşledikleri hunharca cinayetleri, yaktıkları köyleri, yağmaladıkları Türk mallarını unuttuğumuzu sanıp “Sıfır garanti, Sıfır Güvenlik” isteyince de masa Anastasiadis’in başına çöküverdi. “Görüşmelerin çökmesine neden olan adam” olarak itham edilen Rum lider, şimdi “Ben masaya oturmaya ve müzakereleri sürdürmeye hazırım” diye dört dönüyor etrafta.
Halen daha...